Doğal Nedenler :
Güneşin Etkisi:
ESA bilim adamlarından Paal Brekke; iklim
bilimcilerinin uzun süredir Güneş beneklerinin 11 yıllık döngüsel hareketini
ve Güneş'in yüzyıllık süreçler içinde parlaklık değişimini incelediklerini
belirtmiştir. Bunun sonucunda Güneş'in manyetik alanı ve protonlar ile
elektronlar biçiminde ortaya çıkan güneş rüzgarının, Güneş sisteminde kozmik
ışımalara karşı bir kalkan görevinde olduğu açıklanmaktadır. Güneş'in değişken
aktivitesiyle zayıflayabilen bu kalkan, kozmik ışımaları geçirmektedir. Kozmik
ışımaların fazla olması bulutlanmayı arttırmakta, Güneş'ten gelen radyasyon
oranını değiştirerek küresel sıcaklık artışına neden olmaktadır.
Güneş'ten gelen ultraviyole ışınım aynı zamanda kimyasal reaksiyonların
oluştuğu (ve dolayısıyla atmosferin tamamını etkileyen) ozon tabakası üzerinde
değişikliğe yol açacaktır.
Dünya'nın Presizyon Hareketi:
1930 yılında Sırp bilim adamı Milutin
MİLANKOVİÇ Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesinin her doksanbeş bin yılda
biraz daha basıklaştığını göstermiştir. Bunun dışında her kırkbir bin yılda
Dünya'nın ekseninde doğrusal bir kayma ve her yirmi üç bin yılda dairesel bir
sapma bulunduğunu belirtmiştir. Günümüz bilim adamlarının bir çoğu Dünya'nın
bu hareketlerinden dolayı zaman zaman soğuk dönemler yaşadığını ve bu soğuk
dönemler içindeyse yüz bin yıllık periyotlarda on bin yıl süreyle sıcak
dönemler geçirdiğini bildirmektedir. Bu da Dünya'nın doğal ısınmasının bir
nedenini oluşturmaktadır.
El Nino'nun Etkisi:
"Güney salınımı sıcak olayı" olararak
tanımlanabilecek El Niño hareketi, 1990-1998 yıllarında tropikal doğu Pasifik
Okyanusu'nda deniz yüzeyi sıcaklıklarının normalden 2-5º daha yüksek olmasına
neden olmuştur. Özellikle 1997 ve 1998 yıllarındaki rekor düzeyde yüzey
sıcaklıklarının oluşmasında, 1997-1998 kuvvetli El Niño olaylarının etkisinin
önemli olduğu kabul edilmektedir. 1998'deki çok kuvvetli El Niño bu yılın
küresel rekor ısınmasına katkıda bulunan ana etmen olarak değerlendirilebilir
Yapay nedenler
Fosil Yakıtlar:
Kömür, petrol ve doğalgaz dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının yaklaşık u'lik
bölümünü sağlamaktadır. Yapılarında karbon ve hidrojen elementlerini
bulunduran bu fosil yakıtlar, uzun süreçler içerisinde oluşmakta fakat çok
çabuk tüketilmektedir. Dünyanın belirli bölgelerinde toplanmış bu yakıtların
günümüz teknolojisiyle ¾'ünün yarısının çıkarılması imkansız; diğer yarısının
ise çıkarılması teknik olarak çok pahalıdır. Bu da fosil yakıtları
yenilenemeyen ve sınırlı yakıtlar sınıfına sokmaktadır.
Sera gazları:
Sera Gazları Oluşumu:
Güneş'ten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar
tarafından soğurulur. Bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye
yansır. Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken atmosferdeki su buharı ve
diğer gazlar tarafından tutularak Dünya'yı ısıtmakta olduğundan yüzey ve
troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş ışınlarıyla
ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de
doğal sera etkisi olarak adlandırılır
sera etkisinin Önemi:
Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve iklim üzerinde önemli rol oynamaktadır.
Endüstri devrimi ile birlikte, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, insan
aktivitesi sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak yüksek oranlara
ulaştırmıştır.
Bu etkinin yokluğunda Dünya'nın ortalama sıcaklığının -18ºC olacağı
belirtilmektedir. Ancak yaşamsal etkisi olan sera gazlarının miktarının
normalin üzerine çıkması ve bu artışın sürmesi de Dünya'nın iklimsel
dengelerinin bozulmasına neden olmaktadır.
Bu doğal etkiyi arttıran karbondioksit, metan, su buharı, azotoksit ve
kloroflorokarbonlar sera gazları olarak adlandırılmaktadır. Ozon tabakasının
incelmesi de başka bir etkendir.
Sera Gazları : Karbondioksit (CO2):
Dünya'nın ısınmasında önemli bir rolü olan CO2, Güneş ışınlarının yeryüzüne
ulaşması sırasında bu ışınlara karşı geçirgendir. Böylece yeryüzüne çarpıp
yansıdıklarında onları soğurur.
CO2'in atmosferdeki kosantrasyonu 18. ve 19. yüzyıllarda 280-290 ppm arasında
iken fosil yakıtların kullanılması sonucunda günümüzde yaklaşık 350 ppm'e
kadar çıkmıştır. Yapılan ölçümlere göre atmosferdeki CO2 miktarı 1958'den
itibaren %9 artmış ve günümüzdeki artış miktarı yıllık 1 ppm olarak
hesaplanmıştır.
Dünyada enerji kullanımı sürekli arttığından, kullanılmakta olan teknoloji
kısa dönemde değişse bile, karbondioksit artışının durdurulması olası
görülmemektedir.
Sera Gazları: Metan (CH4):
Oranı binlerce yıldan beri değişmemiş olan metan gazı, son birkaç yüzyılda iki
katına çıkmış ve 1950'den beri de her yıl %1 artmıştır. Yapılan son ölçümlerde
ise metan seviyesinin 1,7 ppm'e vardığı görülmüştür. Bu değişiklik CO2
seviyesindeki artışa göre az olsa da, metanın CO2'den 21 kat daha kalıcı
olması nedeniyle en az CO2 kadar dünyamızı etkilemektedir.
Amerika ve birçok batı ülkesinde çöplüklerin büyük yer kaplaması sorun
yaratmaktadır. Organik çöplerden pek çoğu ayrışarak büyük miktarda metan
salgılamakta, bu gaz da özellikle iyi havalandırması olmayan ve kontrol
altında tutulmayan eski çöplüklerde patlamalara ve içten yanmalara neden
olmaktadır. Daha da önemlisi atmosfere salınan metan oranı artmakta ve bunun
sonucu olarak da sera etkisi tehlikeli boyutlara varmaktadır.
Sera Gazları: Azotoksit ve Su Buharı:
Azot ve oksijen 250ºC sıcaklıkta kimyasal reaksiyona giren azotoksitleri
meydana getirir. Azotoksit, tarımsal ve endüstriyel etkinlikler ve katı
atıklar ile fosil yakıtların yanması sırasında oluşur. Arabaların egzosundan
da çıkmakta olan bu gaz, çevre kirlenmesine neden olmaktadır.
Sera etkisine yol açan gazlardan en önemlilerinden biri de su buharıdır. Fakat
troposferdeki yoğunluğunda etkili olan insan kaynakları değil iklim
sistemidir. Küresel ısınmayla artan su buharı iklim değişimlerine yol
açacaktır.
Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):CFC'ler klorin, flüorin, karbon ve
çoğunlukla da hidrojenin karışımından oluşur. Bu gazların çoğunluğu 1950'lerin
ürünü olup günümüzde buzdolaplarında, klimalarda, spreylerde, yangın
söndürücülerde ve plastik üretiminde kullanılmaktadır. Bilimadamları bu
gazların ozonu yok ederek önemli iklim ve hava değişikliklerine neden
olduklarını kanıtlamışlardır. Bu gazlar; DDT, Dioksin, Cıva, Kurşun,
Vinilklorid, PCB'ler, Kükürtdioksit, Sodyumnitrat ve Polimerler'dir.
Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
1- DDT: 1940-1950 yılları arasında dünya çapında tarım alanlarındaki böcekleri
zehirlemek için kullanılmıştır. Kimyasal adı 'diklorodifeniltrikloroetan'dır.
Klorin içeren bu gazın insan dahil diğer canlılar için de öldürücü olduğu fark
edildikten sonra üretimden kaldırılmıştır.
2- Dioksin: 100'ün üstünde çeşidi vardır. Bitkilerin ve böceklerin tahribatı
için kullanılır. Çoğu çeşidi çok tehlikelidir; kansere ve daha birçok
hastalığa neden olmaktadır.
3- Cıva: Cıvanın en önemli özelliği diğer elementler gibi çözünmemesidir.
1950-1960 yılları arasında etkisini önemli ölçüde göstermiş, Japonya'da birkaç
yüz balıkçının ölümüne neden olmuştur. Bir ara kozmetik ürünlerinde
kullanılmışsa da daha sonra son derece zehirli olduğu anlaşılıp
vazgeçilmiştir.
4- Kurşun: Günümüzde kalemlerin içinde grafit olarak kullanılmaktadır. Vücudun
içine girdiği takdirde çok zehirleyicidir; sinir sistemini çökertip beyne
hasar verir.
5- Vinilklorid: PVC yani 'polyvinyl chloride' elde etmek için kullanılan bir
gaz karışımıdır. Solunduğunda toksik etkilidir.
6- PCB'ler: PCB, İngilizce bir terim olan 'polychlorinated biphenyls' ten
gelmektedir. Bu endüstriyel kimyasal toksik ilk olarak 1929'da kullanılmaya
başlanmış ve 100'ün üstünde çeşidi olduğu tespit edilmiştir. Bunlar büyük
santrallerdeki elektrik transformatörlerinin yalıtımında, birçok elektrikli ev
aletlerinde aynı zamanda boya ve yapıştırıcıların esneklik kazanmasında
kullanılmaktadır. Bunun yanında kansere yol açtığı bilinmektedir.
7- Sodyumnitrat: Füme edilmiş balık, et ve diğer bazı yiyecekleri korumak için
kullanılan bir çeşit tuzdur. Vücuda girdiğinde kansere yol açtığı
bilinmektedir.
8- Kükürtdioksit (SO2): Bu gaz sülfürün, yağın, çeşitli doğal gazların ve
kömürle petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkar. Kükürtdioksit
ve azotoksidin birbiriyle reaksiyonu sonucunda asit yağmurlarını oluşturan
sülfürürik asit (H2SO4) oluşur.
9- Polimerler: Doğal ve sentetik çeşitleri bulunmaktadır. Doğal olanları
protein ve nişasta içerirler. Sentetik olanlarıysa plastik ürünlerinde ve el
yapımı kumaşlarda bulunup naylon, teflon, polyester, spandeks, stirofoam gibi
adlar alırlar.
Sera Gazları: Ozon:
]Ozon tabakasının [b]incelmesi "Küresel Isınma"yı dolaylı yoldan
arttırmaktadır. USNAS'ın 1979'da yayınladığı raporda, ozon tabakasında %5 -
arasında bir azalma olduğu gözlemlendiği öne sürülmüştür.
Oysa bundan bir yıl önce Kasım 1978'de uzaya fırlatılan Nimbus-7 uydusundan
alınan verilere göre toplam atmosferik ozon seviyesi 1979-1991 yılları
arasında orta enlemlerde %3-%5, yukarı enlemlerde %6 ila %8 arasında
azalmıştır (Gleason 1993). 1992 yılında Antartika'daki Ozon seviyesi ise
1979'daki seviyenin P'sine inmiştir. 1950 ve 60'lı yıllardaki ozon kalınlığı
da 1990'lı yıllardan sonra 1/3'üne kadar inmiştir. "The National Research
Council"ın 1982 Mart raporuna göre CFC salınımı bu şekilde devam ederse 21.
yy'nin sonunda stratosferdeki ozon miktarı %5 ile arasında bir değerde
azalacaktır.
Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Dünyanın sıcaklığı sanayi devriminden bu yana 0,45ºC artmıştır. Bunun esas
nedeni fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2 ve diğer sera
gazlarıdır. Artan nüfus ve büyüyen ekonominin enerji gereksinimleri de
fazlalaşmaktadır. Bu gereksinimin karşılanması ise fosil yakıt tüketiminin
artmasına ve atmosferdeki CO2 miktarının büyük ölçüde çoğalmasına neden
olmaktadır. Sıcaklık artışının olası etkileri teoriler biçiminde
incelenmektedir.
Şehirlerin Isı Adası Etkisi:
Güneşli ve sıcak günlerde, yoğun nüfuslu ve yüksek binaların sıklıkla
görüldüğü kentsel bölgelerin çevrelerine göre daha sıcak olmaları, şehirlerin
ısı adası etkisini oluşturur. Bu asfaltlanmış alanlar,bitki topluluklarının
köreltilmiş olduğu bölgeler ve siyah yüzeyler "ısı adası etkisi"nin başlıca
nedenleridir.
Kentleşmiş alanlarda hava dolaşımının yapılaşmanın artışıyla engellenmesi ve
doğal iklim ortamının bozulması yerel bir ısınmaya yol açar. Bu tür yerel
ısınmalar da küresel ısınmayı arttırıcı etkidedir.
Şehir planlamasında ve bina yapımında güneş ile yapı arasındaki ilişkinin iyi
ayarlanması ısı adası etkisini engelleyecektir.
Örnek Şehirler:Detroit (USA), Los Angeles (USA) ,Hong Kong (ÇİN)...
Smog:
Havaya salınan fazla miktardaki gazlar, atmosferdeki havayı yoğunlaştırır, gaz
tabakasını kalınlaştırır. Bu yüzden gelen güneş ışınları daha fazla emilir,
daha az yansıtılır ve yapay bir sera etkisi oluşur. Gazlar, özellikle büyük
şehirlerde, Hava Yoğunluğu (Smog) oluşturarak etkili olmaktadır.
Smog oluşumunun bulunduğu yerleşim yerlerinde yaşayan insanlarda
- Akciğer ağrıları
- Hırıltı
- Öksürük
- Baş ağrısı
- Akciğer iltihapları görülür.
Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Kuraklık ve seller: Sera etkisi çeşitli iklim değişikliklerine yol açacaktır.
Önlem alınmadığı takdirde bazı doğa olaylarının olumsuz etkileri çok büyük
boyutlara ulaşacaktır.
Güç üretiminde azalma: Elektrik güç santrallerinin tamamı suya ihtiyaç
duymaktadır. Sıcak geçen yıllarda elektrik istemi artacak fakat su miktarının
azalmasından dolayı elektrik üretimi düşecektir. Bu da devlet ve halklara
ekonomik sıkıntılar yaşatacak, çeşitli sorunlara neden olacaktır.
Nehir ulaşımında problemler: Sıcaklık artışına bağlı olarak nehir sularının
alçalması, suyolu ticaretine engel oluşturup ulaşım giderlerini
arttırmaktadır.